Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve Türkiye Su Enstitüsü kurumlarının bütçeleri üzerine söz alan Akış, bu kurumları konuşurken, havadan sudan bahsetmek istemediğini belirterek, “Fakat, hava kadar, su kadar önemli olan demokrasi, özgürlükler, kişinin kimliğini, dilini, dinini özgürce yaşayabilmesi ve kendini ifade edebilmesi üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.”dedi.
Kürsüdeki konuşmasında, 3 Kasım 2002 seçimleriyle oluşan parlemento ve iş başına gelen AK Parti Hükümeti’nin, 11 yıllık süreç içerisinde çok önemli reformlar gerçekleştirdiğini, demokratikleşme yolunda çok cesur adımlar attığını vurgulayan Akış, ‘çözüm süreci’ ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Süreçle ilgili çalışmayla Türkiye’nin ayağındaki prangaların en büyüğünden terör sorunundan kurtulacağını vurgulayan Akış, şu değerlendirmelere yer verdi:
“Kökü çok gerilerde olan bu sorun 80’li yılların ortalarından itibaren artık bir alev topu haline dönüşmüştür. Kamu bürokrasisi de bu tarihten sonra meseleye tamamen asayiş eksenli bakmaya başlamıştır. Böylece bir semptom olan terör, hastalığın yerine ikame edilerek sorun sadece ama sadece terörle mücadeleye indirgenmiştir. Güvenlik ve asayişe indirgenen mücadele ile ilgili anlamda yurttaş ile terörist ayrımı göz ardı edilmiştir. Olağanüstü hal geçici bir tedbir olmaktan çıkmış ve 24 yıl sürdürülerek kendi başına ayrı bir hukuksal ve idari düzeni ifade etmeye başlamıştır. Böylelikle mesele köy boşaltmalarına kadar varacak bir ötekileştirmeye dönüşmüş ve 90’lı yıllar bu şekilde heba edilmiştir. 2002 yılına gelindiğinde ise Ak Parti iktidarıyla iç barışı güçlendirecek huzurumuzu tahkim edecek adımlar bir bir atılmaya başlanmıştır. Bugüne gelene kadar Ak Parti iktidarı bir yandan millet idaresine helal gelmemesi için kapatılma tehditleri altında darbe senaryoları içerisinde vesayetle mücadele etmiş bir yandan da hak ve özgürlükler konusunda önemli reformlara imza atmaktan geri durmamıştır. Türkiye değiştikçe , şartlar iyileştikçe ve olgunlaştıkça, dirençler ortadan kalktıkça, siyaset bir hak arama yöntemi olarak , bir sorun çözme yöntemi olarak daha fazla güç kazandıkça yapılan reformlar da o nispette büyümüştür. Çözümsüzlüğün bir siyaset tarzına dönüştüğü; siyasetin çözüm değil çözümsüzlük anlayışı içerisinde üretildiği bir ortamda AK Parti iktidarı hak ve özgürlükler noktasında karalılıkla yoluna devam etmektedir.”
Aslolanın, hak ve özgürlük taleplerinin siyasi bir zeminde, demokratik bir kültürle, şiddetin, silahın dışlandığı bir ortamda siyasetin meşru araçlarıyla dillendirilmesi olduğunu ifade eden Akış, şunları kaydetti:
“Ancak bugün karşılaştığımız tablo hükümetin cesur adımları karşısında muhalefetin istismar gayretidir. Çözüm gerçekleştiğinde beslendikleri ve varlık sebepleri kaos ortamının ortadan kalkacağından korkanlar huzur ortamının ortaya çıkmaması için her türlü dejenerasyonu ve dezenformasyonu yapmaktan hiç çekinmemektedirler. Hala silahın gölgesinde siyaset yapanlar silahın yardımıyla mazlum vatandaşa siyasi tercih dayatanlar bir provakasyon olduğu apaçık ortada duran ve her seçim öncesi tekrar tekrar sahnelenen Yüksekovada’ki hadiseyi bile ateşe benzin dökerek büyütme gayretinde olmuşlar, bu olaylardan medet umar hala gelmişlerdir. Kan ve gözyaşı telkin edenler bu saiklerle siyaset yaptıkları müddetçe başarılı olmayacaklar ve siyasi zeminlerini de kaybedeceklerdir. Artık kan ve gözyaşı miadını doldurmuştur. Bu ülkede artık kamu alanını otoriterleştiren bu alanı kendi tanımladığı makbul vatandaşa benzemeyenlere cehennem haline getiren bir devlet anlayışı yoktur. Artık devletin ali menfaatlerini milletinden üstün tutan bir iktidar yoktur. Halkımız özellikle de Kürt vatandaşlarımız kendini kavgaya, tartışmaya huzursuzluğa zorlayan siyasi anlayıştan ve onun mahalle baskısından bıkmıştır. Vatandaşlarımız hizmet beklemekte müreffeh bir biçimde, huzur içerisinde yaşamak arzusundadırlar. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışını kendine bir yol haritası olarak benimseyerek, tahriklere, kanlı provakasyonlara rağmen Milli iradeye, sandığa, demokrasiye yönelik her türlü kışkırtmaya rağmen Ak Parti değişim iradesinden geri adım atmamıştır.
Temel hak ve özgürlüklerin genişletildiği, ülkenin demokratikleştirildiği, millet için büyük hizmetlerin sunulduğu sesiz devrim cesaret ve kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Bu hareket ‘’ Bu şarkı burada bitmez’’ denildiği gün başlamıştır. Bugün ise hala o şarkı çalmakta ve dinleyicisinin kulaklarında hoş sedalar bırakmaya devam etmektedir ve inşallah uzun yıllar da devam edecektir.”